Genel olarak evlilik ilişkilerini iki kutupta ele alabiliriz.
Modern ya da çağdaş evlilik yaşamında kadın ile erkek gerçekten eşittir. Böylesi bir evlilik yaşamında roller ve görevler bu eşitlik temelinde şekillenir. Diğer uçta ise feodal ya da klasik evlilik ilişkileri yer alır. Ülkemizdeki evlilikler çoğunlukla modern mi?
Yoksa feodal midir? Gerçekte ülkemizdeki evliliklerin çoğunluğu ne tam anlamıyla klasik ne de tam anlamıyla çağdaştır.
Gerçekte evliliklerin çoğunluğu feodal kafa yapısıyla modernmiş gibi sürdürülen evliliklerdir. Dışta modern ama içte feodaldir.
Ülkemizde üst düzeyde eğitim alanlarda dahil birçok kişi kadın veya erkek fark etmiyor, feodal kafa yapısındadır.
Peki görünüşte modernmiş gibi ama aslında klasik olan bu evliliklerde ne gibi kurallar geçerlidir.
Eşe sahiplik çok önemlidir.
"Sen bana aitsin" sözcüğü ile dile getirilen bu kural hemen hemen birçok kişi için geçerlidir.
Tabii ki hem erkek kadına, hem de kadın erkeğe aittir de diyebilirsiniz.
Ama aslında kadın erkeğe daha çok aittir. Kadınla erkek eşittir, eşittir ancak erkekler biraz daha ağırlıklı eşittir.
Çift Olmak
Evlenince alışkanlıklarınızdan, bazı davranışlarınızdan eh yani benliğinizden az veya çok vazgeçmelisiniz.
Eşiniz ile uzlaşabilmek için çeşitli konularda geri adım atmalısınız.
Eğer hiçkimse geri adım atmazsa orta noktada buluşmak zaten mümkün değildir. Ancak evliliği sürdürebilmek için kim ne kadar fedakarlıkta bulunacak.
Taviz vermeden yürüyen ilişki olamaz. Ve de acaba kadınlar daha fazla taviz vermeli midir?
Daima çift olarak görünmelisiniz.
Menemen testisi gibi, her zaman her yerde birlikte olunmalıdır.
Yemekli bir davete gittiğinizde eşler karşı karşıya veya beraber oturmalıdır. Özellikle başkalarının yanında el ele veya kol kola olmalısınız. Kalabalık ortamlarda çevreye gösteri yapar gibi sarmaş dolaş olmak gereklidir.
Evlilik yaşamı ile ilgili rol ve görevler çocukluktan itibaren herkesin beynine yerleştirilir. Yemek yapmak, çamaşır ve bulaşık yıkamak ve evi temiz tutmak kadınların işidir. Erkek de salata yapabilir veya çöp dökebilir.
Kadınlar illa da çalışmak zorunda değildir. Çalışsa da erkekden daha az para kazanır. Evi geçindirmek erkeklerin esas görevidir.
Eşlerden arzu edilen en önemli özelliklerden biri de sadakattir.
Eşler birbirine sadık olmalı. Özellikle gençlik dönemindeki yeni evliliklerde birçok erkek karısına yalnız sokağa çıkmayı bile yasaklar.
"Bak karıcığım ben sana güvenmiyor değilim, elbette sana güveniyorum ama el alem, çevre çok kötü" diyerek kadınların baskı altına alınması çok yaygındır. Ancak laf aramızda sadakatsizlik yani evlilik dışı ilişkiler de çok yaygındır.
Özellikle karısına göz açtırmayan birçok erkek, fırsat bulduğunda çaktırmadan kaçamak yapabilir. Ama sözüm meclisten dışarı zaten evlilik dışı ilişkileri hep erkekler yapar ve kadınlar da uslu uslu oturur. Ne dersiniz?
Evlilikler sırasında "ölüm bizi ayırana kadar" diyerek sonsuz beraberlik temenni edilir. Oysa, gerçekte evliliklerin uzun süreli olması çok da yaygın değildir.
Amerika ve Avrupa'da evliliklerin yüzde 50'si boşanma ile sonuçlanıyor.
Türkiye'de bu oran biraz daha düşüktür.
Elbette kalben boşanıp resmen boşanamayanların oranını bilemiyoruz.
