Lise çağlarındaki gençlere meslek seçimi ile ilgili çeşitli nasihatler verilir. Tabii ki gençlerin de bu konuda belli düşünceleri vardır. Birçok genç ve yetişkin şu görüşleri savunabiliyor. "Bir insan sevebileceği veya yeteneğinin olduğu mesleği seçmeli. Para kazanmak hayatta her şey değildir. Önemli olan seçtiğin mesleği keyif alarak yapmandır. Zaten keyif alınarak ve severek yapılan bir işte para nasıl olsa kazanılır."
Bu nasihatler ilk anda birçok kişiye çok doğru gelir. Gençlerin hemen hepsi bu düşüncelere hararetle sarılır. Gözlerini para hırsı bürümüş ve derdi imanı para olan bu kadar çok itici insana karşı "para kazanmak her şey değildir" sloganına sarılmayacak genç yoktur. Tabii ki aslında şöyle bir gerçeklik de vardır, o da gençlik çağında para kazanmak zaten gençlerin işi değildir ama anne babanın işidir. Dolayısıyla meslek seçimi ile ilgili olarak yapılan bu nasihatler gençlere çok doğru ve sempatik gelir.
Oysa okumak, üniversiteye gitmek zevk için yapılan bir hobi değildir. Tarlada çapa yapmak veya lokantada bulaşıkçılık da para kazanmak için yapılan birer iştir. Ancak okula gitmenin esas amacı daha iyi bir meslek sahibi olarak daha rahat ve daha fazla para kazanmaktır.
Nasıl bir mesleğe girilebileceği ilk önce lisede bölüm tercihleri ile belirleniyor. Lisede sözel bölümü seçenlerin çok azı iyi bir yere girebilirler. Çoğunluğu sadece bir lise diplomasına sahip olabilecektir. Çoğunlukla iyi yerlere fen-matematik veya türkçe-matematik ile girilebiliyor. Dolayısıyla matematik çok önemli oluyor. Lisede okurken veya üniversite için alan belirlerken birçok genç kendisi hakkında yanlış değerlendirmeler içine girebiliyor.
Örneğin kendisi hakkında "Benim matematiğe yeteneğim yok" diyebiliyor. Oysa belki de şimdiye kadar ona matematiği öğreten öğretmenler olumsuzdu. Yani öğretmenler nedeniyle matematikten soğutulmuş olabilir. Gerek gençlerin kendileri hakkındaki hatalı değerlendirmeleri gerekse yanlış telkinler ile telafisi mümkün olmayacak durumlar gelişebiliyor. Örneğin gazetecilik birçok genç için hoş ve cazip bir meslektir. Oysa bir yılda yaklaşık 2500 kişi gazetecilik bölümlerine girebiliyor. Oysa tüm Türkiye'de gazetecilik sektöründe çalışan tüm insanların sayısı en fazla 10- 15 bin kişidir. Yani gazetecilik bölümünü bitirenlerin yüzde 90'ı gazetecilik yapamayacak. Tabii ki laf aramızda bu mesleği yapanların da ne gibi koşullarda yaptığı ayrıca tartışılabilir.
Bir fakülteye girmek ve daha sonra da okumak ne kadar zor ise; yani gerek girmek için gerekse çıkmak için ne kadar çok yoruluyorsanız daha sonra o okuldan mezun olduğunuzda da o kadar fazla para kazabiliyorsunuz. Zaten yüksek puanlar ile girilebilen yerlerin de mezun olduktan sonrası daha güzel olabiliyor.
Sonuç olarak insan mesleğini severek yapıyorsa ve mesleğinde iyi ise para da zaten gelir lafı çok yanlıştır. Tabii ki yeteneklerinizi ve ilginizi tamamen boşlamayın. Yani hiç ilgi duymadığınız halde sadece puanı yüksek diye tıp fakültesine girmek yanlıştır. Seçeceğiniz mesleğin size uygun olması önemlidir ama tabii ki para kazandırması daha da önemlidir.