Geçen hafta çok sevdiğim arkadaşım Av. Sinan Alasya ve eşi Oya Hanım'la beraberdik. Eğlenceli bir sohbet sırasında Oya bana çok hoş bir soru sordu. "Hüsnü yahu, biz yaşlanınca nasıl olacağız?"
Elbette bu soruya kahkaya atmamak mümkün değil. Ben 65, eşim 64, Oya ile Sinan da 60 yaşındalar. Yani hepimiz 60 ve üzeriyiz. Ama sorulan soru ile aslında yaşlılık ne zaman olacak deniliyor.
Nedir yaşlılık? Yaşlılığın zıttı çocukluktur.Yaşlılık ölüme gidiştir. Yaşamdaki son perdedir. Yaşayacağı zamanı doldurmuştur. Artık bedeni yıpranmıştır. Gözleri zayıflamıştır. Kolları, bacakları güçsüzdür. Tabii ki en önemlisi ruhsal olarak tükenmedir.
Yaşama enerjisi yani istek çok önemlidir. Elbette öpüşme, sevişme yani seks isteği de önemlidir. Yani yemekler yemek, insanlar tanımak, şarkı söylemek veya yüzmek, dağa çıkmak da olabilir. Ancak çocuklukta veya gençlikte olan ve yaşlanınca azalan en önemli özellik istektir.
Besbelli ki kendisini yaşlı hisetmeyen Oya Hanım'ın yaşama isteği oldukça iyi idi. Biyolojik yaşınızın 40-60 veya 70-80 olması hiç önemli değildir.
Önemli olan içinizdeki yaşama isteğidir.
Nice insanlar vardır 20-30 yaşlarındadırlar ama yaşlıdırlar. Yani bedensel olarak genç olsalar da ruhsal olarak yaşlıdırlar. Hiçbir şey yapmaya enerjisi, isteği yoktur. Ve de en önemlisi gülmeye kahkaya atmaya isteği yoktur. Eğer ki, bir insanın içinde gülmeye kahkaha atmaya isteği kalmadıysa yaşı kaç olursa olsun hiç değeri yoktur.
Değerli hocamız Üstün Dökmen'in çok sevdiğim bir şiiri;
"Yola çıkınca her sabah
Bulutlara selam ver
Taşlara, kuşlara, atlara, otlara
İnsanlara selam ver
Ne görürsen selam ver
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selamda kendine ver
Hatırın kalmasın el gün yanında
Bu dünyada sende varsın"